Ses ve Müziğin Organları İyileştirici Etkisi
MÜZİKLE TERAPİNİN KISA TARİHÇESİ ve HASTANE ORTAMINDA KULLANIMI
Müzikle tedavi tıp tarihi kadar eskiye dayanır. Çünkü insanlar tedavi araçlarını çoğu kez birlikte kullanmışlardır. Homera, ameliyatlarda müziği kullanmış ve teskin edici etkisini göstermiştir. Aesculape ise, sağırlığı tedavi ederken trampet kullanmıştır. M.Ö. 400 yıllarında Platon da müziğin ahenk ve ritmiyle insan ruhunun derinliklerine nüfuz ederek ona hoşgörü kazandırdığı ve rahatlık verdiğini belirtmiştir. Eski Roma’da ise Celsus ve Areteu’a göre müzik ruhu teskin eder ve ruh hastalıklarına iyi gelir. Mısırlılar da doğum sırasında müziği kullanmışlardır. Büyük Çin filozofu Konfüçyus; müzik yapıldığı zaman kişilerarası ilişkiler düzelir, gözler parlar, kulaklar keskin olur. Kanın hareketi ve dolanımı sakinleşir diyerek müziğin insanlar üzerindeki etkilerini tarif etmiştir(1,2).
Müzik, Batı dünyasında ancak 20. yüzyılın ilk yarısında hastane ortamında kullanılmaya başlanmıştır. Thomas Edison’un 1877’de fonografi buluşu ve 1886’da disk kayıt cihazını geliştirmesi ile hastalar üzerinde müziğin etkisinin incelenmesini mümkün kılmıştır. Hastanelerdeki ilk uygulamalarda müzik anestezi ve analjeziye yardımcı olarak kullanılmıştır. 20. yüzyılın ortalarında, araştırmacılar müziğin etkilerinin nörolojik temelleri hakkında teoriler geliştirmeye başlamışlar ve müziğin fizyolojik parametreler üzerine etkilerini deneysel olarak araştırmışlardır(3,4).
SES ŞİFASININ TEMELİ ve TIBBIN DEĞİŞİK ALANLARINDA KULLANIMI
Bütün evren bir titreşim halindedir ve her varlık kendi eşsiz frekansını oluşturur. Her şeyin titreşim halinde olması, aynı zamanda her şeyin bir ses oluşturduğu anlamına da gelir. Bu elbette bizim bütün sesleri duyabileceğimiz anlamına gelmez(9). İki şey aynı frekanstaysa, birbiriyle rezonans (tınlama) yapar. Her maddenin kendine özgü titreşimi vardır. Zihnimiz ve bedenimiz hangi özgün titreşimle rezonans yaptığımıza bağlı olarak bundan etkilenir(10).
Vücudumuzun değişik kısımlarının (organlar-kemikler, dokular ve farklı vücut sistemlerimiz) hepsinin kendine özgü belli yankı yapan frekansları vardır. Bunlar, birlikte bir armonik bileşim oluşturur: Bu, bizim kendi kişisel rezonansımız veya titreşim seviyemizdir. Vücudun belli bir kısmı rahatsız ve uyumsuz titreşim gösterdiğinde, bedenin çeşitli bölümlerindeki hücresel titreşimler değişik nedenler yüzünden bozulduğunda bedenimiz bir rahatsızlık yaşayabilir, buna “hastalık” diyoruz. Böyle bir durum meydana geldiğinde, rezonans yapması için bozulmuş hücreye yeni bir dışsal titreşim verilebilir, böylece hücrenin kendine özgü titreşimi yeniden sağlanır(10,11). Ses rutin bir biçimde tıbbın değişik alanlarında ve bütünsel şifacılıkta kullanılmaktadır.
Genetik kodu inceleyen bilim insanları bu kodun müzik ile benzerlik gösterdiğini buldular ve çalışmalarını sesin DNA yoluyla bir iyileştirme etkisi üzerine yoğunlaştırdılar. Ses şu anda daha sık olarak ağrıların dindirilmesi ve stresin giderilmesi için geleneksel tedavi usulü olarak kullanılmaktadır.
Ana ses şifacılığı usullerine değinirsek: Mantra Söyleme-Tonlama-Yankılanan Frekans Tedavisi-Sonik Bindirme Teknolojisi-İşitsel Zenginleştirme Teknolojisi-Ses Analizi Terapisi-Vibroakustik Terapi-Diyapazon Terapisi-Sonopunktur-Doğal Akustik Enstrümanlar-Kompakt Diskler (CD)-Müzik Terapi.
Ses şifacılığıyla bağlantılı birçok yöntemin arasında müzik terapi geleneksel tıp tarafından en fazla kabul görendir(11).
Müzik iyileşme sürecinde güçlü bir hızlandırıcı görevi görebilir. Bedeni, her birinin benzersiz sanatsal yeteneği ve akort edilme şekli olan çok hassas bir enstrümanlar topluluğuna benzetmek yerinde olur(12).