Sade Sati, 30 Yılda Bir Gelen Kabus mudur?

Sade Sati, Vedik Astroloji’de fevkalade korkulan bu dönemin baş mimarlarından Satürn’ün haritamızda Ay’ın konumuna göre 12. eve, yani Ay’ımızdan bir önceki eve girmesiyle başlayan oldukça önemli bir sürece verilen addır. Her bir evde yaklaşık 2.5 yıl kalan Satürn’ün, Ay’a göre 12. evde 2.5 yıl, Ay ile aynı evde 2.5 yıl ve Ay’a göre 2. evde 2.5 yıl olmak üzere toplam 7.5 yıl boyunca zor bir dönem yaşatacağına inanılır.

Korkunun ecele faydası olmadığına göre ne ile karşı karşıya olduğumuzu daha iyi anlamak için öncelikle, Satürn’ün bir gezegen olarak hayatımızdaki işlevini yakından tanımakla işe başlayabiliriz.

Yazının sonunda Satürn’le aramızı iyi tutmak için pratik birkaç ritüel bilgisini bulabilirsiniz. Özellikle Kral Vikramaditya ile Satürn’ün Sade Sati hikayesini herkesin yaşamında en az bir kez dinlemesi gerektiği düşünülerek ve bütüne şifa olması niyetiyle paylaşılmıştır.


Sani Saturn
Srishti Wilhelm @srishtiart tarafından çizilmiştir. Tüm hakları saklıdır.

Satürn’den Korkmakta Haklı mıyız?

Tüm astrolojik sistemlerde dokuz gezegen arasında Satürn çok önemli bir role sahiptir. Batıda olduğu gibi Hindistan’da da Satürn’den kıyamet alameti kadar korkulur. Doğal olarak bu kıyamet her insanın ilgisini çekmektedir. Bu yüzdendir ki transit Satürn’ün zodyakta bulunduğu burcu ve onun doğum haritalarımıza göre hangi eve düştüğünü yakinen takip ederiz. Tabi freni patlamış bir kamyon gibi üzerimize doğru gelen Satürn’ün bu hareketini takip etmek tek başına yeterli değildir. Satürn’ü yakından tanımak ve onun hayatımızdaki amacını iyice anlamak esastır.

Hayatımızda Başımıza Gelen Her Kötü Şey İçin Suçladığımız Satürn’ün Esas Amacı Nedir?

Haritalarımızdaki Satürn konumuyla bizim olgunlaşmamıza, büyümemize yardımcı olmak ister. Burada büyümek, psikolojik bir olgunluk seviyesine gelmemiz anlamındadır. Satürn bize der ki “Senin zayıflıkların ve korkuların var. Aramızda en olgun ve tecrübeli olan benim. Şimdi sana bunların ne olduğuna işaret ederek, yardımcı olacağım.

Hazır Olalım Ya da Olmayalım Satürn, Mutlu Bir Halde Olmamıza Engel Olan Her Şeyi Hayatımızdan Söküp Atmamıza Yardımcı Olur.

Bu hayatta neye ihtiyaç duyarız? Mutlu bir halde olmaya. Mutlu olmak için hayatımızda olmasını istediklerimiz aslında eksikliğini hissettiğimiz mutluluğun bir projeksiyonundan başka bir şey değildir. Mesela “Ünlü olmak istiyorum” diyorsunuz. Neden? Çünkü kendinizden olduğunuz gibi memnun ve tatmin değilsiniz. Doğal bir şekilde ünlü olmak harika bir duygudur şüphesiz, ancak ünlü olmaya ihtiyaç duymak, oldukça acı veren bir deneyimdir. Satürn içsel yoksunluklarımızı tatmin etmek amacıyla duyduğumuz tüm dış kaynaklı ihtiyaçların altını çizer. Sanılanın aksine Satürn bizim en büyük mutluluğa sahip olmamıza yardımcı olan gezegendir. Çünkü mutluluk sahip olunan bir şey değildir. Mutluluk ruhumuzun ve bilincimizin doğal halidir. Satürn’ün doğallıkla mutlu bir halde olmamıza engel olan her türlü şeyi hayatımızdan söküp atmamıza yardımcı olmasıyla, gerçek mutluluğun ne olduğunu anlarız. Satürn en basit haliyle hayatımızda mutlu bir halde olmamıza engel olan her şeyi, yani psikolojik komplekslerimizi temsil eder. Ne zaman bu psikolojik komplekslerimiz üzerinde çalışırız, işte o zaman doğal olarak mutlu oluruz. Sevilmediğimiz için mutsuz değilizdir aslında. Bu psikolojik komplekse sahipken, birisi bizi seviyor olsa bile mutsuz oluruz. Bu psikolojiden olgunlaşarak çıktıktan sonra birisi bizi sevsin ya da sevmesin, mutlu olmamızın bununla hiçbir ilgisi olmayacaktır. Satürn’ün görevi olgunlaşmamıza yardımcı olmak için ihtiyacımız olduğunu düşündüklerimize ihtiyacımız olmadığını göstermektir. Bunun için bazen bize bir şeyler verir, bazen de bizden alır. Amacı hep aynıdır. Bizim zayıflıklarımızı bize göstermek ve ihtiyacımız olduğunu düşündüklerimize ihtiyacımız olmadığını bize anlatmaktır.

Sade Sati Döneminde Her Neye “Bu Benim” Diyorsak, Onunla Sınanıyoruz.

Satürn’ün Ay ile Duygusal Bağı

Satürn bir taraftan işini yaparken, diğer taraftan zihnimizdeki ayrılık bilincini ifade eden Ay bu işten pek de memnun olmaz. Gerçek aşk, tamlık ve bütünlük Tanrı bilincinden, yani kaynaktan gelmektedir. Ay’ın mutlu olmak için ihtiyaç duyduğu dünyevi şeyler vardır. Satürn ise bunlara ihtiyacımız olmadığını, mutluluğun içerden gelen bir hal olduğunu, dışarıdan elde edilenlerle mutluluk olmayacağını söyler. Transit Satürn zodyakta ilerledikçe psikolojik olarak kendimizi baskıladığımız, sınırladığımız blokajların, korkularımızın üzerine gider. Sevdiklerimizi, işimizi, varlığımızı kaybetme korkusu, reddedilme, terkedilme korkusu, yalnızlık korkusu, aklımıza gelebilecek her türlü korkunun üzerinden tek tek geçer. Hal böyle olunca esas korkulması gereken Satürn gibi görünür. Oysaki, korkulacak bir şey yoktur. “Benim” dediklerimizin bize ait olmadığını anlatır, Satürn. Özellikle doğum haritalarımıza göre Ay’ın bulunduğu burçtan bir önceki burca girmesiyle başlayan ve yedi buçuk yıl süren Sade Sati dönemi yaklaşık her otuz yılda bir herkesin yaşadığı bir dönemdir. Bundan kaçabilmek mümkün değildir. Bu dönem boyunca yakınlarımızla, paramızla, işimizle, statümüzle, her neyle var olduğumuzu ve onsuz yapamayacağımızı düşünüyorsak, onunla sınanırız. Bu dönemin sonunda ise ruh bir katman daha olgunlaşır. Olduğumuz halimizle, yalın bir şekilde değerli olduğumuzu, tanrı tarafından sonsuz ve sınırsızca sevildiğimizi anlarız. Bundan böyle dışarıdan sahip olduklarımız olsun ya da olmasın, var olduğumuz halimizle mutlu bir halde olmayı öğreniriz.

Satürn’ün Amacı “Şükür” Dedirtirmek;

Satürn sadece yedi buçuk yıllık Sade Sati süresince iş yapar diye düşünmek doğru olmaz. Satürn her gün görevinin başındadır. Tüm zodyak boyunca çalışan Satürn amacını yerine getirirken, bizler iki farklı senaryo yaşarız. Doğum haritamızdaki Ay’a göre üçüncü, altıncı ve on birinci evlerden geçerken, Satürn’ün yaptıkları Ay’ın istedikleriyle uyumludur. Bu dönemlerde Satürn görevi gereği ya bizden bir şeyler alır ya da bize bir şeyler verir. Ay’ın işine gelen bu dönemde Satürn’ün verdikleri için şükrederken buluruz kendimizi. Bu dönemde sahip olduklarımız, bu bir iş olabilir, ilişki olabilir, “Bana iyi ki bunları verdi. Bu hayatta olmaya değer, hayat amacımı gerçekleştirmeme yardımcı oldu.”, dedirtir. Yine bu dönemde bir şeyleri bizden alabilir. Fakat bunlar da zihnimizle uyumludur ve bizden çıkıp gidenler için olay süresinde şükrederiz. “İyi ki o iş olmadı ya da iyi ki o kişiyle evlenmedim, iyi ki o teklifi kabul etmedim, yoksa hayatım ne halde olurdu.”, derken buluruz kendimizi.

Sade Sati’de Gidenleri, Kayıpları ve Acıları Ancak Yıllar Sonra Anlamlandırırız

Satürn diğer evlerden geçerken durum biraz farklıdır. Aslında yaptığı farklı değildir. Bize bir şeyler verir veya bizden bir şeyler alır. Fakat bu sefer olayı yaşarken değil şükretmek, acı çekerken buluruz kendimizi. Oldukça zor gelir bu deneyimler bize. Hazır değilizdir, gelen de giden de hayatımızı mahvetti gibi gelir. Ancak yıllar sonra, çok uzun yıllar sonra, bu gelen veya gidenleri deneyimlemiş olmamıza anlam veririz. “Şimdi anlıyorum ki, o şey hayatımda kalsaydı, bu hayatta gerçekleştirmem gerekenleri yapamazmışım. Olmasaydı yaşayamazdım diyemem, ama olmuş olmasını bugün daha iyi anlamlandırabiliyorum.”, deriz. Sade Sati de içinde yaşarken gelen ve gidenler sebebiyle sıkıntı çektiğimiz, ancak uzun bir süre sonra olanın olgunlaşmamız için gerekli olduğunu anladığımız bu dönemlerden birisidir.

Can Kurtaran Bot mu Farkındalık mı?

Satürn Ay’a göre üç, altı ve on birinci evlerden geçerken tutunabileceğimiz bazı dallar verilir bize. Önemli olan bunları geliştirmek ve verilene sahip çıkmaktır. Diyelim ki bir gemi kazasından kurtuldunuz ve denizde sadece bir dala tutunuyorsunuz. Bu dal sizin yaşama tutunduğunuz en önemli şeydir bundan böyle. Bir süre sonra bir cankurtaran bot verilir size. Sevinçle bota geçersiniz ve daha önce onsuz yaşayamayacağınızı düşündüğünüz o dalı bırakırsınız. İşte Satürn Ay’ın istekleriyle uyumlu olduğu evlerden geçerken, size verilen o cankurtaran botudur. Sade Sati dönemi geldiğinde ise daha öncesinde sanki bir ölüm-kalım meselesi gibi tutunduğunuz o dalı bırakmak zorundasınızdır. Yıllar sonra bize verilen cankurtaran bottan vazgeçeceğimiz bir gün de gelecektir. Buradan anlıyoruz ki, bu hayatta dış kaynaklı hiçbir şey bize ait değildir. Hiçbir şeye “benim, ben onsuz yaşayamam” dememize izin verilmez. Her şey sizinle başlar ve biter. Eğer ortada siz yoksanız ve olduğunuz halinizle tam ve bütün olduğunuzun kabulünde, kısacası farkında değilseniz, değil Sade Sati dönemi hayatınızın her günü zihninizdeki cehennem ateşinde geçer. Zihnimizin yarattığı ayrılık bilincinden kurtularak, varoluşun içinde tam ve bütün olduğumuz, sonsuz ve sınırsız olarak sevildiğimizin farkındalığında olduğumuz günlerin kolaylıkla geçmesini diliyorum.

Satürn’ün Gazabının Hafifletmek için Pratik Birkaç Ritüel;

Cumartesi günlerinin yöneticisi Satürn’ü memnun etmek için Cumartesi günleri yapılabilecek ritüellerden bazıları:

· Satürn yaşlıları, evsizleri, işçileri temsil eder. Cumartesi günleri büyüklerinizi, kimsesiz yaşlıları, sizden yaşça büyük olanları ziyaret edebilir, onlarla güzel bir gün geçirebilirsiniz.

· İhtiyaç sahiplerine demir, yağ, susam ve yiyecek yardımında bulunabilirsiniz.

· Eski kıyafetlerinizi bağışlayabilirsiniz.

· Oruç tutabilirsiniz.

· Satürn’ün haritanızdaki yerleşimine uygun olarak değerli taş takabilirsiniz.

· Kargaları besleyebilirsiniz.

· Satürn hakkında bir hikaye okuyabilir ve onu en az bir kişiye anlatabilirsiniz. Sade Sati Dönemini kolaylaştıran Satürn ile Kral Vikramaditya’nın hikayesi anlatıldıkça yaşamaya devam edecektir-ve Satürn bundan memnun kalacaktır.


Kral Vikramaditya’nın Sade Satisi

Zamanın göreceli olduğu içsel algının sembolik dünyasında her ne zaman yaşayan bir efsane anlatılacak olsa, zaman hep şimdidedir. Bilgeliği, yiğitliği, cömertliği ve adaletiyle ünlü Ujjani kralı Kral Vikramaditya Hint mitolojisinde önemli bir yere sahiptir.

Şimdi, onun hikayesinin zamanı.

Güneş, Ay, Mars, Merkür, Jüpiter, Venüs ve Satürn haftanın yedi gününü yöneten tanrılar olarak kabul edilir. Bundan çok uzun bir zaman evvel, haftanın yedi gününün tanrıları kuzey ve güney Ay düğümü Rahu ve Ketu ile birlikte gökyüzündeki konseylerinde toplanmışlardı. Rahu ve Ketu’nun ortaya bir soru atmasıyla bir anda düzen altüst olur. “Acaba aramızdaki en güçlü tanrı kim?” diye sormuşlardır. Tanrılar bu konuda bir türlü ortak bir karara varamazlar. Bu sebeple, göklerin yüce tanrısı Indra’ya soruna hükmetmesi için giderler. Tanrı Indra düşünür, eğer içlerinden bir tanesinin lehine karar verirse, bu sefer kendisi zor durumda kalacaktır. Onlara kendisinin de onlar gibi bir tanrı olduğunu, bu yüzden aralarında bir ayırım yapmasının mümkün olmadığını söyler. En iyisi dünyaya inerek dünya çapında hakkaniyetli muhakemesiyle ünlü Kral Vikramaditya’ya bu soruyu sormalarını önerir. Böylece sorularını ünlü krala sormak üzere dünyaya giderler. Bu ziyaretle müthiş onore olan kral, yedi tanrıya büyük saygı ve özen gösterir ve onlara nasıl yardımcı olabileceğini sorar. Sorunlarını ilettiklerinde Vikramaditya bunun oldukça zor bir görev olduğunu anlar. Kendisinden talep edileni geri çevirmemesiyle ünlü bir kral olarak şöhretini korumak için bu vazifeyi zarafetle kabul eder.

Satürn’ün Öfkesi

Bir süre düşünür ve altın, bronz, pirinç, teneke, çinko, mika ve demirden olmak üzere yedi farklı taht hazırlatır. Altın olan bir ve demir olan yedi olmak üzere tahtları sırasıyla numaralandırır. Kral, tanrıları kendi arzularına göre tahtlara oturmak üzere davet eder. Güneş altını seçerken Satürn ise demir tahta geçiverir. Tüm tanrıların kendi seçimleriyle tahtlara oturmaları tamamlanınca, kral, tahtların sıra numarasına göre kendi sıralamanız da belirlenmiş oldu diye tanrıları bilgilendirir. Bunu duyar duymaz Satürn ayağa kalkar ve “Bu ne cüret! Hangi hakla beni en düşük olarak sıralandırıyorsun? Benim kuvvetimin farkında değilsin. Güneş bir burçta bir ay, Mars yaklaşık iki ay, Jüpiter on iki ay, Merkür ve Venüs yaklaşık birer ay, Rahu ve Ketu on sekiz ay kalırlarken, ben zodyaktaki her bir burçta iki buçuk yıl kalarak hüküm sürerim. Kendi mürşidimi bile ayırt etmediğim, tüm tanrıların karşımda tir tir titrediği yedi buçuk yıl süren Sade Sati döneminin lorduyum. Hazır ol, çünkü senin sıran da gelmek üzere”, der ve kralın makamını hışımla terk eder.

Sade Sati Başlıyor

Aradan kısa bir süre sonra Satürn, kralın doğum haritasındaki Ayın konumuna göre bir önceki burca girer ve kralın yedi buçuk yıllık Sade Sati dönemi başlamış olur. Satürn kılık değiştirerek at satıcısı olarak Pazaryerinde tezgah kurar. Birbirinden değerli atların namı kralın kulağına kadar gelir ve kral da muhakkak bir at almak ister. Pazaryerine giderek içlerinden en gösterişli atı bizzat seçer. Kral öyle mutludur ki dayanamayıp hemen orada ata biner. At bir anda gökyüzüne yükselir ve kralla birlikte havada gözden kaybolur. Kısa bir süre sonra kral kendisini balta girmemiş bir ormanın içinde bulur. O kadar yorgun ve bitap düşer ki, orada bayılır kalır. Ujjani de ise herkes perişandır. Kral ortadan yok olmuştur. Kral kimsenin onu tanımadığı kraliyet sınırları dışındadır. Uzun bir yolculuk sonrasında üstü başı mahvolmuş bir halde bir şehre varır. Burada bir tüccar onu fark eder ve bir dilenci gibi gözüken krala sempati duyar. Onun özel birisi olduğunu düşünerek evine davet eder. Kral, tüccarın evinde banyosunu yapıp ona verilen temiz giysileri giydikten sonra altı tadın sunulduğu mükellef bir sofrada yemek yer. Tüccar biricik kızıyla bizim kralı evlendirmek ister. Kızı babasına öncelikle onu tanımak istediğini söyler. Kral bir gece onların evinde misafir odasında kalacaktır. Gece olunca tüccarın kızı kralın odasına girer ve onu uyandırmaya çalışır. Kral genç kızı fark etmesine rağmen gözünü açmaz ve uyuyormuş gibi yapar. Kız birkaç deneme sonrasında kralın uyanmayacağını anlar ve odadan çıkar. Fakat bu sırada boynundaki çok kıymetli inci kolyesini düşürmüştür. Kral kolyeyi fark eder, fakat elini bile sürmez. Sabaha karşı misafir odasında duvardaki tablonun içindeki kuğu figürü canlanır ve kralın başucundaki inci kolyeyi yutarak tabloya geri döner. Kral kuğuya müdahale etmez ve şöyle düşünür, “eğer kolyeyi kuğudan geri alırsam, benden talep edileni hiçbir zaman geri çevirmememle ilgili şöhretimi kaybederim. Bu olay bana oldukça pahalıya patlayacak.” Sabah olduğunda genç kız kıyametleri kopartır. İnci kolyesi çalınmıştır. Babası derhal kralı yakalatır ve onu yargılaması için bulundukları ülkenin kralı Kral Chandrasena’nın huzuruna götürür. Kral Vikramaditya gururundan kimliğini açıklamaz, ancak kolyeyi kuğunun çaldığını da söylemez. “Ben hırsız değilim. Satürn bana kızgın, bu yüzden bunlar başıma geldi.”, der. Fakat Satürn Kral Chandrasena’nın aklına girer ve Kral Vikramaditya’nın hırsız olduğuna inanır. Bunun üzerine Kral Chandrasena bizim kralın en ağır şekilde cezalandırılmasına hükmeder. Kralın elleri ve ayakları kesilerek şehrin dışına atılacaktır. Ona yardım eden olursa, o da cezalandıracaktır. Bizim kral çok ağır bir ceza çekmektedir. Günlerce aç, susuz, kanayan yaralarıyla yolun kenarında ona yardım etmeyen insanlara sergilenir. Fakat bir şekilde hayatta kalır. Bir ay sonra Kral Chandrasena hırsızın hala ölmediğini öğrenince, cezasını yumuşatır ve ona su ve yemek verilmesine izin verir. Böylece aradan 2.5 yıl geçer.

Sade Sati İkinci ve Üçüncü Dönem

Bir gün bir yağ tüccarının Ujjani’de doğmuş üvey kızı şehir dışından dönerken yolda yerlerde sürünen kralı görür ve onu hemen tanır. “Yüce Kral Vikramaditya, haliniz nicedir?”, diye sorar ve gözyaşlarına boğulur. Kral, “geçmiş karmamın bedelini ödüyorum. Lord Satürn’ü çok kızdırdım.”, der ve “Halkım ne durumda?”, diye sorar. “Ujjani büyük yasta, ancak geri döneceğinize dair umutlar tükenmedi. Her gün sizin için dualar ediliyor.”, diye kralı bilgilendirir. Daha sonra kralı yerden kaldırtıp babasının evine götürür. Babasına durum açıklanır, fakat kral kimliğini açıklamaması için yalvarır. Bunun üzerine kızın babası Kral Chandrasena’ya gider ve bu sefil insanın haline çok acıdığını, ona evlerinde bakmak üzere özel izin istediğini belirtir. Biraz daha yumuşamış olan Kral Chandrasena bu talebi geri çevirmez. Bizim kralı yağ presinin üzerine oturturlar ve bundan böyle bu pres üzerinde çalışacak, yağ tüccarı da ona yemek ve kıyafet temin edecektir. Böylece beş yıl daha geçer ve kralın Sade Sati dönemi son bulmak üzeredir.

Sade Sati Bitiyor

Kral yağ presinin üzerinde vakit geçirirken aynı zamanda şarkı söylemektedir. Öyle güzel bir sesi ve yeteneği vardır ki, Kral şarkı söyledikçe şehrin tüm sokak lambaları aydınlanmaktadır. Kral Chandrasena’nın kızı Prenses Padmasena sarayın balkonundan bu şarkıları dinleyerek huzur bulmaktadır. Bu kadar güzel bir sese sahip olan kişiye aşık olmuştur. Bunun üzerine görevlilere emir verir ve bu sesin sahibini kendisine getirtir. Kötürüm kalmış Kral Vikramaditya’yı görünce fikri değişmez. Ona aşıktır ve onunla evlenmek istediğini babasına söyleyecektir. Bunu duyan babası perişan olur. Kabul etmek istemese de biricik kızının bu dileğine boyun eğer ve “kaderinde bu yazıyorsa, bu yazgıyı değiştirmeye kimin gücü yetebilir ki” der.

Sade Sati Sonunda Kral’ın Tek Dileği ve Satürn’ün Ödülü

O gece Lord Satürn Kral Vikramaditya’nın odasında belirir. Krala “Ey Kral Vikramaditya, beni tanıdın mı?”, diye sorar. Kral yerlerde sürünerek Lord Satürn’ün ayaklarına kapanır. Lord Satürn, Kralın sabırla çilesini çekmiş olmasından oldukça etkilenmiştir. Bu yüzden ona bir hediye vermek ister. “Söyle bakalım, kalbinden geçen bir dileği sana ödül olarak vereceğim”, der. “Ey Yüce Satürn, en büyük, en güçlü sensin. Beni yedi buçuk yıldır en büyük acılarla ödüllendirdin zaten. Bunun için teşekkür ederim. Kalbimden geçen tek bir dilek var. O da yeryüzünde hiçbir canlı benim çektiğim kadar ağır bir Sade Sati dönemi deneyimlemesin. Ne olur onları affet.”, der. Bunu duyan Satürn, kralın nefs terbiyesi aldığını anlar ve durumdan memnun kalır. Kralın bu isteğini yerine getireceğinin sözünü verir. “Ey Kral, eğer isteseydin ellerini ve ayaklarını sana geri vermemi dileyebilirdin. Ancak bunun yerine tüm insanlık için bir dilekte bulundun. Sade Sati döneminden büyük ders aldığın ve ne kadar özverili olduğun açıkça ortada. Bu yüzden ellerini ve kollarını sana geri vereceğim.”, der. Elleri ve kollarına geri kavuşan Kral bir anda eski haline döner. Tüm bunlara şahitlik eden prenses, çok şaşırmıştır. Yerlerde sürünen elsiz ve ayaksız ancak eşsiz sesi ve yeteneği olan aşık olduğu bu adam bir anda çok yakışıklı bir kral olmuştur. Herkese haber verilir ve kralımız kimliğini açıklar. Bunun üzerine ona ev sahipliği yapan ve yağ milinde iş veren yağ tüccarına hem kral Chandrasena hem de kral Vikramaditya birer köy hediye ederler. Kızının inci kolyesinin çalındığını iddia eden tüccar saraya gelir ve tablodaki kuğunun inci kolyeyi iade ettiğini söyler. Kral Chandrasena bunun Lord Satürn tarafından organize edilmiş bir illüzyon olduğunu açıklar. Son derece mahcup olan tüccar da kızını Kral Vikramaditya’yla evlenmesi için verir. Bunun üzerine kralımız ülkesine hem Prenses Padmasena hem de tüccarın kızıyla birlikte geri döner. Ujjani’de bir ay boyunca kralın dönüşü kutlanır. Kral Vikramaditya Lord Satürn için derhal bir tapınak yaptırır ve tüm ülkeye “En yüce, en güçlü gezegen Satürn’dür.”, diye beyan eder.

Bu hikayeyi her kim okur veya dinlerse o kişinin Satürn’ün gazabından korunacağına, Sade Sati döneminin hafifleyeceğine inanılır.


Teşekkürler

Zümrüt D.