Web sitesinde yazılarını sevgiyle ve ilgiyle takip ettiğim sevgili Shanti’nin, yine çok hoşuma giden bir yazısından, kısa bir alıntı paylaşmak istiyorum. “Yaradılış Tamamen Bir İlüzyon mu?” adlı yazısından bende kilit açan bölüm aşağıdaki gibidir;
Yazısının başında, “Aman, hayat bir ilüzyon zaten” diyenleri duydukça içinde oluşan huzursuzluktan bahsediyor ve sonrasında onu da içgüdüsel olarak rahatlatan Bhagavad Gita’nın tanımını yapan Eknath Easwaran’ın yazısından bir bölüm aktarıyor.

“Uyanık olduğumuz hayat rüyasını-yani ayrı olma halinin rüyası, sadece fiziksel bir varoluşu, sage’ler “maya” olarak önerilen bir isim ile ifade ediyorlardı. Gita’da maya, dünyadaki sayısız “isim ve şekli” olan ayrı şeylerdeki birliğin ortaya çıkmasını sağlayan birincil yaratıcı enerji olarak, Tanrı-başının yaratıcı gücü haline geliyor.
Daha sonra, filozoflar maya’yı şaşırtıcı bir şekilde çağdaş ifadelerle açıkladılar…zihin bir olma haline bakar ve farklı olma halini görür; neyin ebedi olduğuna bakar ve fani olma halini raporlar. Ve aslında farklı ve fani olma halleri, bu tecrübenin idrak halidir; bu tecrübe seviyesinde esas olan, ayrı olma halidir. Bizim yanılgımız ise, bunu en yüksek gerçeklik olarak algılamamızdadır, tıpkı rüya görenin rüyasından başka hiçbir şeyin gerçek olmadığını düşünmesi gibi.
Bir olma haline zihin vasıtasıyla bakarsak, farklılıkları görürüz; zihin bilinç sınırlarının ötesindeyken, bilme halinin daha üst seviyesine adım atarız-turiya, yani şuurun dört aşaması-ki burada ikilik kaybolur. Bu demek değildir ki, bu olağanüstü dünya bir ilüzyondur veya gerçek değildir. İlüzyon, yani yanılsama, ayrı olma halindeki hissiyatımızdır.”
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.